Buse ÖZEL - Özgür KUMANOVALI/İSTANBUL, (DHA)-UZMANLAR şehir trafiğinin işitme kaybına yol açabileceğini, özellikle de yoğun trafiğin olduğu yerlerdeki evlerde yaşayanların bir süre sonra işitme kaybına uğrama riskinin daha yüksek olduğunu söyledi.
3 Mart Dünya Kulak ve İşitme Günü öncesinde düzenlenen basın toplantısında konuşan Türk Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. M. Mete Kıroğlu, şehir trafiğinin ortalama sesinin 85 desibel olduğunu, iç kulaktaki hücrelerin 8 saate kadar bu yükseklikteki sese dayanabildiğine dikkat çekti.
"YOL KENARINDAKİ EVLERDE YAŞAYANLARDA İŞİTME KAYBI RİSKİ VAR"
Prof. Dr. Kıroğlu, trafik gürültüsüne maruz kalanlarda işitme kaybının 1 hafta, 1 ay gibi kısa sürelerde oluşmadığını belirterek şöyle konuştu:
"5-10 yıl gibi uzun sürelerde, trafiğin yoğun olduğu yerlerde 80, 85 desibele veya daha yukarılara çıkan bir ses ortamı var. Bu ses, pencereniz açıksa içeriye gelmesi mümkün. İç kulak buna 8 saat kadar dayanabilir. Trafik saatleri dışında da kişiler sese maruz kalıyorsa, müzik dinliyorsa bu süre 8 saati geçecek demektir. Dolayısıyla bu kişilerin daha dikkatli olması gerekiyor. Çift cam ile ses önlenebilir."
"GÜN İÇİNDE EN FAZLA 1 SAAT KULAKLIKLA MÜZİK DİNLENMELİ"
9-15 yaş grubu arasındaki gençlerde tiz seslerde işitme kaybının ortaya çıktığına dikkat çeken Prof. Dr. Kıroğlu bunun en önemli nedeninin teknolojik gelişmeler olduğunu söyledi. Prof. Dr. Kıroğlu, gençlerde kulaklıkla uzun saatler müzik dinlemenin ve kulaklık takarak oyunlar oynamanın yüksek desibel seslere maruziyeti arttırdığını belirtti ve son çalışmalarda yüzde 15'e varan bir işitme kaybı maruziyeti olduğunu ve bunun da her 6 çocuktan 1'inde görülmesi anlamına geldiğini söyledi. Prof. Dr. Kıroğlu gençlerin gün içerisinde en fazla 1 saat kulaklıkla müzik dinleme hakkı olduğunu bilmeleri gerektiğini de açıkladı.
"İŞİTME KAYBI OLANLARDA BUNAMA RİSKİ ARTIYOR"
Yaşlılarda bunama ile işitme kaybı arasında da bir ilişki olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Kıroğlu, her işitme kaybı yaşayan yaşlıda bunamanın görülmediğini ama bunama başlayan yaşlılarda işitme kaybının bunamayı hızlandırabileceğini söyledi ve sözlerine şöyle devam etti: "Bunama ve işitme kaybı eğer damar hastalığı zemininde gerçekleşiyorsa birbiriyle alakalı ama birbiriyle alakalı olmasa bile tek başına işitme kaybı olan bir insanın bunamaya gitme ihtimali daha yüksektir. Bunaması olan bir insanın da işitme ile alakasının sağlanması için işitmenin daha iyi olmasını sağlanmasının çok büyük yararı vardır. Dolayısıyla birbirlerini etkileyebilecek iki hastalıktan söz ediyoruz.
"YENİDOĞAN BEBEKLERDE İŞİTME TARAMASI YÜZDE 98 ORANINDA YAPILIYOR"
İşitme kaybının yeni doğanlarda binde 3 oranında görüldüğünü ancak Türkiye'de yüzde 98 oranında yenidoğan bebeklerde işitme taraması yaptırıldığını belirten Türk Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Tayyar Kalcıoğlu, Türkiye'nin çok iyi oranda tarama yaptığını belirtti ve şunları söyledi: "İşitme kaybı toplumda yeni doğanları baz alırsak binde 3 oranında görülür. Bu azımsanmayacak bir rakam. Bunlar tümüyle işitme engelli demek değildir. Çeşitli seviyelerde işitme kaybı ve bozukluğu görülebilir. Bunların yaklaşık binde biri işitme engelli olmaya aday bireyler. Bunların önce tanılanması daha sonrasında tedavi edilmesi gerekli. Bu çocuklar bizim geleceğimiz. Zeka sorunu olmayan tamamen işitemediği için kendini geliştiremeyen bireylerimiz. Bu bireylerin işitmelerini sağlamamız ve topluma kazandırmamız bizim görevimiz. Bu bireylerin duymalarına duyarlı olalım."